Kıyaslamalı ve ayaküstü tadımları seviyorum. Önümde iki şişe var şimdi: Glen Scotia Campbeltown Harbour ve Glen Scotia Double Cask. Defterim var tabii ki ve Kaweco Sport dolma kalemim var. Mürekkebim Pelikan Edelstein Amber. Yazıyorum; tadım kadehime düşen ilk viski damlalarıyla birlikte hissettiklerim de kağıda kelime kelime düşmeye başlıyor.
Glen Scotia Campbeltown Harbour önce: “Johnny Hartman – I fall in love too easily” çalıyor arkada. Ben de öyle kolay/hemen düşüyorum viskiye biraz. Bitki/çiçek çağrışımlı kokularını pek beğeniyorum. İncir sütü, yaprak, çam balı ilk notlarım onunla ilgili. Ama elbette daha da zengin: Sonra açılan kokuları yeni mobilya, temiz gardırop ve deri benzeri. Maskülen bir parfümle kokulandırılmış bir giyinme odası mesela. Damak, yumuşak ve tatlı. Fokur fokur lezzet baloncukları ayrı aromayla patlıyor ağzımda. En çok o tatlı-topraksı etkiyi sevdim galiba. “Pişmiş tarla” diye yazdım defterime. Eminim, bir çiftçi daha iyi tanımlar lezzetlerini. Kısa-orta uzunluktaki kalıcılığı kuşburnu, papatya çayı burukluğunda.
Glen Scotia Double Cask, bir önceki şişenin “plus”ı gibi. Daha alkollü (46 derece ve belirgin), daha tatlı ve daha baharatlı. Şarabi etki yoğunlukta; pekmezimsi, yanık-kavruk, topraksı notalara sahip. Daha isli hem. Sona bırakılacak denli lezzetli bütün: Tam bir cila. Uzun, yakıcı-baharatlı bitişi güzel. Asi karakterinde “bonus” notalar saklı.
(Kapak fotoğrafı The Scotch Whisky Experience ziyaretimden: Yaklaşık 3400 şişelik Claive Vidiz viski koleksiyonunun bulunduğu salondaki “viski bölgeleri masası”nda, Campbeltown temsilcisi olarak, orada kutusu içerisinde bir Glen Scotia Double Cask duruyor.)