Hülasa, kokunun içimde yaşattıklarına, arkasındaki bilime, hikayelerine tutkunum ben. Başlı başına bir derya olan kokuya hususi ilgimin yanı sıra, Sevgili Vedat Ozan’ın samimi ve akıcı yazı dili çekti beni biraz da “Koku Atölyesi”ne. Kokular Kitabı serisinin ikinci cildindeki “Teşekkürler” kısmında yer alan şu incelik dolu satırları hatırlayalım mesela:
Sevgili Okur,
Bu şükran furyasından kurtulup kenardan sıyrılacağını sanma lütfen. Bu kitabı tercih edip satın alarak ayırdığın bütçeye ve okumak için harcayacağın zamana şimdiden teşekkür ederim. Biliyorsun, senin için yazıldı her şey.
Vedat Ozan. Kokular Kitabı II – Parfümler. İstanbul: Everest, 2020.
Bu arkadaş canlısı, zamane bilgesini yakından tanımak, onunla hoş vakit geçirmek, onun bilgisinden istifade edebilmek imkanı kıymetli bir fırsattı açıkçası; kaçırmadım. Atölyenin, hazine ışıltısı misali girer girmez yüze çarpan büyülü atmosferi karşıladı beni önce. Ve bitinceye dek gördüğüm, öğrendiğim, dinlediğim topyekûn müktesebattan ziyadesiyle müteşekkir kaldım: Misk, amber, retronazal koku, Jicky, Fougère Royale ve daha fazlası hepsi. Burada, herhangi bir “deşifre” yapıp heyecan kaçırmak ve/veya yanlış bir aktarımda bulunmak istemem hiç. Bu yüzden, yeni şeyler öğrenmek niyetindeki herkese, yorucu/sıkıcı olmayan bu eşsiz, düşsel yolculuğa düşünmeden çıkmasını tavsiye edebilirim sadece.
Öte yandan, çocukluğumun, gençliğimin Üsküdar’ını yıllar sonra yeniden ziyaret etmiş oldum bu vesileyle. Her önünden geçtiğimde, iştah açıcı vitrinine kesik bakışlar attığım Kanaat Lokantasının, ilk ve birçok kez tiyatro seyrettiğim Musahipzade Celâl Sahnesinin, sevgiliyle köşe bucak/kaçamak öpüştüğüm Fethipaşa Korusunun, büfelerinde tıka basa karnımı doyurduğum vapur iskelesinin, anılarla zihnimde canlandığı kâmilen güzel bir gündü benim için o Cumartesi.