Kulağıma kötü aksetmiş vaktiyle “zaika”: Âl-i İmrân 185 ve Enbiyâ 35’te “Her canlı ölümü tadacaktır.*” mealiyle “tatsız” bir çağrışımı olsa da, tat alma, tatma, tat alma duygusu anlamlarına gelen güzel bir kelime o esasen.
Çukurbağ Yarımadası’nda lezzetlerine vurulduğum bir restoranın adı da aynı zamanda “Zaika”. Tatilden aldığım tadı, keyfi anlatırcasına yıllar sonra yeniden çıktı karşıma orda. Hiç öyle kötü de çınlamadı üstelik kulağımda bu kez. Tat almaksa mesele, en güzel tadı aldım galiba dedim o zaman işte: Hem Meis üzerinden yamacıma boylu boyunca sızan mehtabında yıkandım “süper ay”ın hem komşu Yunanistan’a bol selam, sevgi, barış gönderdim. Bir “caretta caretta”yla yüzerken buldum kendimi bir an hem yukarda Bayındır’da bir ulu çınar gölgesinde uyuştum serin serin. Melekler ağırladım iki-üç dublelik sade, fakir masamda hem en dostane, en şahane anlara misafir oldum bilmeden.
Eşlikçim Glenglassaugh Evolution, ümit ettiğimin aksine, sentetik ve sert havasıyla tadımı kaçıramadı ama ilave bir tat da katamadı tadıma. Daha neşeli, daha olgun, daha yumuşak karakter beklentim boşa çıktı ilk etkiyle. Genç tahıl viskisi kokularından ve lezzetlerinden pek hoşnut kalmadım. Yakıcı, uzun bitişinden rahatsız oldum; üstüne bir yudum soğuk su içme isteği uyandı peşinden hep. Ben de bir güzel fotoğrafını alıp, hızla uzaklaştım yanından hemen.
*Kullu nefsin zaikatul mevt.