Burun: Bir yer var -dünyadan uzak- hani: Phaselis. Kemer’in birkaç kilometre batısındaki o antik Likya kenti. Ben her gittiğimde iç içe doğaya hayran kalırım orada. Ağaçlarla deniz birbirine karışır. Büyüleyici dokuya doğal güzellikler temiz eşlik eder. Rüzgâr, yosunlu kayalıkları, tarihî taşları, yüzyıllık çamları, sedirleri yalayarak gelir. Gelir; tuzda, güneşte kavrulmuş yanık/kuru tenime değer benim.
Damak: Bira alır giderim, bazen bir şarap alır giderim; bazen viskim olur yanımda. Ama bazen de kokteyllimle giderim Phaselis’e. Bu basit karışımlı bir şey olur: Bir “Tommy’s Margarita” hazırlarım mesela çıkmadan. Yerinde soğuturum onu. Tekilanın, lime suyunun ve agave şurubunun eşsiz/serin birlikteliği keyfime keyif katar o sıcakta.
Genel: Umiki’yle Phaselis’e gittim geldim böyle. Ayrıca, oldukça meyveli Umiki. Ama, o meyveler yolda biraz yorulmuş sanki. O üzüm, şeftali, muz biraz ezilmiş, sıkışmış; biraz da ısınmış. Olur o kadar, olsun. Çok katmanlı notaları bir sandık hazine gibi toplam: İçinde altın, gümüş, muhtelif mücevherat var.