Marifet rakı içmekte değil elbet. İş bu kadar kolay olsaydı yutkunma kasları sorunsuz çalışan ve rakısını bardağa doldurabilecek kadar yetenekli her yetişkin muteber birer rakı erbabı, ehlikeyif olurdu.
Feridun Nadir. Rakı Felsefesine Giriş. İstanbul: Parantez, 2015.
Çoğu örnek hikayenin aksine, içkinin bir kültür nesnesi olarak tüketilemediği yerden geliyorum ben. Zihnin/bedenin neredeyse uyandırılmamacasına uyuduğu; günün sonunda, ağzın yüzün hayli dağıldığı deli yanlış yerden geliyorum. Rakı kültürü yazarı Feridun Nadir’in “İçinden kültürü çıkarılmış içkiden geriye uyuşturucu kalır.” sözünün adeta vücut bulduğu; bu kültürün, “kültürbozan”larca açıkça yerle yeksan edildiği o yerden…
Babam iflah olmaz bir kültürbozan benim. Ergen yaşlarımda ilk kadehimi onunla tokuşturmuş olsam da sonraları birlikte içmişliğimiz yoktur. Gündüz başlar, gece geç saatlere kadar bardağından içkisi eksik olmaz babamın. Mütemadiyen hem kesesine hem sağlığına yazık eder muhterem. İnsanı içkiden/içenden soğutur. Fiziksel zarar vermese de kimseye, psikolojik olarak darp eder karşısındakini. İyidir, hoştur özünde ama can sıkabilir; söylediği bir söz bir anda soğuk rüzgarlar estirebilir. Savunulmazı savunur, olmazı oldurur. Özen göstermez kültüre, adaba. Meze istemez, bir arkadaş/yaren istemez yanına. Muhabbet dönmez asla. Nasihatten, şikayetten öteye gitmez söyledikleri. Usul bilmez, su bardağında rakı içer. Mutlu olmaz, genelde ciddidir içerken. Şen kahkahalarını duymak henüz nasip olmadı maalesef.
Sağdaki soldaki tu kaka içki imajı babam gibi kültürbozanların eseri biraz da. Mensubu olunan dinin hurafelerinin katkısıyla ve söz konusu cenahtan sıdkı sıyrılmış vatandaşın mesnetsiz sayılamayacak desteğiyle, iktidarın yaşam tarzına müdahale noktasına varan politikaları her geçen gün daha da agresifleşiyor. Böylece, keyfe keder yasaklara maruz kalıyoruz, içkiye “tam yağlı” vergiler ödüyoruz. Burası, haklı sebeplerle halkının kulağına “içki giren eve melek girmez”, “içki bütün kötülüklerin anasıdır” gibi boş deyişler yerleş(tiril)miş tuhaflıklar memleketi. Burası, bunun sonucunda, kültürün sık sık faşist politikalarla zulme uğradığı bir talihsiz memleket işte.
Ama burası bir “çilingir” memleketi aynı zamanda. Ehlikeyiflik tarih boyunca burada her daim var olmuş. Rakı, şarap, muhtelif içki hep içilmiş. Yarasın! Bugün, kültürbozanlar ve devlet eliyle tarumar edilmeye çalışılan bu kültürün kökleri çok güçlü. Bütün bozmayanlara, bu kültürü yaşatanlara selam olsun. Aydın Boysan’a selam olsun mesela. İçkinin en keyif verdiği anın, gırtlakla mide arasındaki yolda inişi sırasında olduğunu iddia ettikten sonra anlattığı “Bektaşi – Deve” hikayesine hala çok gülerim. 🙂
Bütün bunlar, şimdilerde 50’lik “nadide” şişesi 1200 lira olan Aberlour 18’i yudumlarken aklımdan geçiyor. Bu toprakların demcisinin, bu “averaj” şişelerden dahi mahrum kalacak denli zayıf alım gücü olması içimi acıtıyor. “Viskimsi”lerle, “rakımsı”larla hayatlar körü körüne riske atılıyor ve ben çok üzülüyorum bu duruma. Umalım da, sabahı daha aydınlık bir umuda uyanalım hemen yarın. Kim bilir, belki bir kıvılcım olur ya da bir sihirli değnek değer ve devrim gelir şehre; yanar din/bağnazlık, savrulur bu köhnemişlik. İktidarıyla muhalefetiyle, cemaatiyle yandaşıyla, hırsızıyla cahiliyle, ağasıyla mollasıyla, mafyasıyla kuklasıyla, bozanıyla borazancısıyla yıkılıp gider bir anda bu ucube düzen.
Bir tadım notuna sosyoloji, siyaset karıştırmak istemezdim hiç. Fakat, son olanları/yapılanları görmezden gelerek herhangi bir akil yazı yazmak da pek mümkün değil bugün. Oysa, Aberlour 18 tam da o midenin yolunda insanı mutlu eden bir viski. Kehribar ışıltılı koyu altın rengi şeri karakterini birebir yansıtıyor. Burundaki kolalı lolipop şekerini andıran tatlı kokular beklendiği gibi. Deri kokusuna karışan ahşap kokuları onu burunda daha da zengin yapıyor. 43 derece alkolü damakta yumuşak ve zarif. Tatlı, tahıllı lezzetlerini cevizli üzüm pestiline benzettim. Alınan bir yudum sonrasındaki keyif ise çok uzun. İçebilene afiyet olsun.
Toplumu oluşturan katmanların dışlanması ve bu katmanların moral değerlerinin sürekli örselenmesinin birilerine zafer duygusu yaşattığı kesin. Bu zafer bir duygu olarak kalsa sorun olmayacak ama bu topraklar giderek çorak bir çöle dönüyor, vahim olan bu.
Grand Korçi. 2019. https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/02/15/aliyul-ala-araki-turki-hususi 24.01.2022’de erişildi.
Eşlikçim, Sezen Aksu – Şahane Bir Şey Yaşamak.
Yine döktürmüşsün Poyrazcım. Kalemine, emeğine sağlık. 🙏🏻
Teşekkür ederim. Dilerim, bu tutkumuz hiç bitmesin.
Her bir yorumunuz eşsiz. Güzel tatlarla buluşmamıza öncülük ediyorsunuz. Kalbinize sağlık.
Bu güzel sözleriniz beni çok mutlu etti. Çok teşekkür ederim.