Chivas Regal 18

Köy enstitülerinin köye getirdiği hareketlilik içinde, köyün üretimi artıp kendi kendine yetmeye yönelince, yeni kişilik kazanan köy insanı egemen güçlere daha az boyun eğecek bir yapıya doğru ilerliyordu.

Çünkü köy enstitüleri, köyün bütün ihtiyaçlarına cevap vermeye yöneldi. Bu arada ebe ve sağlık memuru yetiştirmeye bile başladı. Böylece köyler, kendi kendine yeten, yaptığı üretimle kente muhtaç olmayan birimler olmaya yöneldi.

İşte bu yöneliş, siyasi iktidarın istemlerine aykırı düşüyordu.

Harun Karadeniz. Emekçinin Kitaplığı. İstanbul: Belge, 1995.

Her ne kadar, herkes gibi bu dijital dünyanın içinde yeterince dejenere olup kağıttan kalemden uzak kaldıysam da bu aralar eskiye dönüş için çaba gösteriyorum. İşe, Tomoe River kağıttan bir defter ve Kaweco marka dolma kalem edinerek başladım bile. Artık, daha çok karalıyorum; analog sanatını yeniden hatırlıyorum.

Colin Scott’ın “Altın İmza”sı, daha şişeyi açmadan beni “analog” geçmişime ve eğitimin/siyasetin yakın tarihine götürdü böyle. Yeni yılın bu ilk şişesini açtıktan sonra ise işler biraz değişti. Sıcacık bir akşamüstü, Orta Anadolu’nun bozkırında, çeşitli taze yeşil otları koklaya koklaya gezinir gibi hissettim. Bir türkü, bu viskinin en güzel eşlikçisi olabilir diye düşünürken, birden Çekiç Ali’nin “Zeyneb’e Ağıt”ını anımsadım; gurbete gidip orada hastalanıp ölen Zeynep kızın ağıdını:

Şad olup gülmüyor kalbi yaslıdır 
Karlı dağlar gibi başı pusludur 
Ela gözler nemli kiprik ıslıdır 
Düşmüş Alman’a yolumuz Zeynebim

Bir viskinin kokusunda/yudumunda bile gelip yakalıyor işte insanı ayrılık/ölüm. Colin Scott ve/veya Chivas Regal, bu zengin ve ipeksi ekpresyona “Altın İmza” adını verirlerken ne düşündüler bilmiyorum ama Chivas Regal 18 Gold Signature, benim için biraz mazi biraz hüzün biraz Anadolu. Öyle!

Bir yanıt yazın

*