Tatlıya iyice hassasiyet geliştirdim galiba. Tatlı içeceklerle olan “direkt” ilişkimi, “daha sağlıklı yaşam” mottosuyla yıllar önce sonlandırmıştım. Şimdi, her tatlı üründe mutlaka daha az/pek az şekeri yeğliyorum. Glenmorangie The Original, viskiyi kolayla/sodayla katlettiğim tatlı 18’lerime götürdü beni.
Ben seni o zaman sevdim, gençliğimin baharında, postmodern faşizmin başlarında. Ufkum aydınlıktı, ülkem öyle karanlık, başkaldırışlarım tazeydi daha. Bilinç, bir hastalık gibi sarmıştı bedenimi. Ruhum dalga dalga umuttu. Sorsalar, sendin umudum. Ben seni o zaman sevdim, gençliğimin baharında. Tası tarağı toplayıp da gelmiştim, en yoksul halimle yakalanmıştım sana, elde yok avuçta yok, dağılmıştım toptan. Bir garip Çanakkale müfrezesiydim sanki cihan harbinde. Yüreğim düşse yere, kaldıramazdım. Sorsalar, sendin gücüm, bütün kuvvetim. Ben seni o zaman sevdim, gençliğimin baharında. Nasıl karışmıştım halbuki; bir tarafım işgal İstanbul'u, diğer tarafım Anadolu ayaklanmaları. İç isyanlarda kaybolmuştum. Emperyalist ve bağnaz tutsaklıktan kurtuluştu öyküm. Bindokuzyüzyirmi ve civarı... Mustafa Kemal’in bağımsızlığa aşkıydı aşkım. Sorsalar, sendin tarihim.
Glenmorangie The Original, hem burunda hem damakta meyveli. Aynı zamanda, çıtkırıldım bir arkadaşımızın bile içebileceği kadar yumuşak, viskiye karşı önyargıları yıkacak kadar zarif, taze bir yudum doğal kaynak suyu kadar ipeksi. Tanışınca çok memnun olunacak bir viski.