Ağaç minesi, eskolonya ve yasemin çiçekleriyle bezenmiş, o turuncu, mor, pembe, beyaz bahçeye uyandım. Pankekli, ballı, reçelli bahar kahvaltısının benim için ayrılan başköşesine oturdum. Yeni kızarmış ekmeğin üzerinde ince bir tabaka tuzlu tereyağı gezdirdim. Limonlu, soğuk portakal suyumdan bir yudum aldım iştahla. Havasına, geceden yağmur ıslatmış toprak kokusu karışmış taptaze, yarı serin Ege/Akdeniz sabahını bir nefeste içime çektim.
Monkey Shoulder’ı yaşıyorum şu an biraz lirik. Burnumda, çiçeği meyve gibi çiçekler var. Derinlikli koku profili bir yaseminle uyum içerisinde. Maltsı ve odunsu kokular çok belirgin. Ballı kahvaltılık gevreğe vanilyalı süt eklenmiş sanki. Rayihaları, çok az suyla bile anında kaybolacak kadar da narin ama. Damağı, yanık şeker ve bal tatlılığı arasında; elmalı tartın, fırında şekeriyle karamelize olmuş elma harcı gibi. Baharatlı bitişi, o harcın tarçınının damakta kalışı gibi adeta. Fakat, “rüyası” kısa; her şey iyi güzelken, bitişinin nispeten kısa oluşu üzücü. Ağzıma bir parmak bal çaldı ve gitti. “Devamını istiyorsan bir yudum daha al” der gibi bitti.
40 derece alkolle şişelenen ve yaşı belirtilmeyen Monkey Shoulder, Kininvie, Glenfiddich, The Balvenie single maltlarının bir harmanı. F/p oranını gayet yeterli bulduğumu söylemeliyim. Ben bu “Speyside Voltranı”nı çok sevdim. Son yıllarda, bir de “Smokey” ekspresyonu çıktığından, standart ekspresyon “The Original” oldu sonradan. Yani, iki fotoğraftaki viski de aynı viski aslında; şaşırtmasın.
Bilindiği gibi, Monkey Shoulder, uzun çalışma süreleri boyunca arpaları havalandırmak için kürek sallayan malt işçilerinin maruz kaldıkları meslek hastalığından alır adını. Bütün viski işçilerine ve Monkey Shoulder’ın bu değerli eşliğine minnettarlığımın bir nişanesi olarak bir dal yasemin bıraktım bardağımın kenarına giderken.
Kaleminize sağlık. Çok teşekkür ederim bu güzel tadım notları için.
Beğenmenize çok sevindim.