Sevgili,
1919 yılının on dokuzuncu günü sabahından hallice bir sabahtı 15 Mayıs sabahı, biliyorum. Genel vaziyet de, Atatürk’ün Samsun’dan gördüğü gibiydi: Millet yorgun ve fakir, saltanat makamında oturanlar şahsını ve tahtını koruma gayretinde, hükûmet aciz, haysiyetsiz ve korkak. Ben, beynimle kalbim arasında bir yerdeyim. Nesnel bir değerlendirme yapmak hayli zor. Mesela, ta 2017 referandumunun “Hayır” blokunu referans alınca, hiç de imkansız değil aslında değişim. Atatürk’ün o manzarada dahi beslediği/diri tuttuğu umuttan var içimde.
Sevgili,
Türlü manipülasyonlar ve ayak oyunlarıyla iktidara tutunmaya çalışan dikta rejimiyle karşı karşıyayız, ne yazık. Bu hileli, bozuk düzenin müsebbipleri, seçmenin gerçek iradesini sandığa yansıtmaktan imtina ediyor. Cahil halk, bağnaz milliyet ve din tutkusundan önünü göremiyor; bir an bile düşünmek marifetinden yoksun. O, çalınan özgürlüklerinden, doğal haklarının/servetinin gaspından, yitip giden ömrünün kıymetinden bihaber. Siyaset sahnesi, bir sorunlu anlayıştan, bu kıt akıldan ve dogmalara hapsolmuş makûs geçmişten besleniyor beslendikçe. Sorumluluk, sağduyu ve bilinç sahipleri yeni geleceğin inşası çabasında: “Bu karanlık tünelden çıktık çıktık.” (K. Kılıçdaroğlu) Ben de yazmaktan, söylemekten, anlatmaktan yoruldum.
Sevgili,
Yeni geleceğin insanı bugünün insanından tamamen farklı olmalı. Seninle hemfikirim. Aksi takdirde ve sonuçta, coğrafya/kültür/cehalet kaderine sıkışıp kalmaya; birlikte dert çekmeye, yoksul yaşamaya, mutsuzluk paylaşmaya mahkûmuz. Yeni insan, aklı, bilimi, liyakati, doğayı gözetmeli kuşkusuz. Öyleyse, yeni insanı yaratmaya/şekillendirmeye en tepeden başlamalıyız. Neden olmasın? Benim hayat mottom hâlâ çalışıyor: “Hiç belli olmaz.” 🙂
Eşitsizlikler dünyasında yaşıyoruz. Aslında uluslar arasındaki farklılıklar Nogales’in iki yakası arasındakine benzerdir ve biraz daha büyük ölçeklisidir. Zengin ülkelerde bireyler daha sağlıklı, daha uzun ömürlü ve daha eğitimlidirler. Tatilden kariyere, yoksul ülke halklarının ancak hayalini kurabileceği çeşitlilikte imkanları ve seçenekleri vardır. Zengin ülke insanları çukursuz yollarda araba kullanır, tuvaleti, elektriği, suyu olan evlerde rahat yaşam sürerler. Hükûmetleri onları genelde keyfî olarak tutuklamaz, taciz etmez; aksine eğitim, sağlık, yol, güvenlik, hizmetleri sunar. Dikkate değer bir diğer nokta ise vatandaşların seçimlerde oy kullanmaları ve ülkelerinin siyasi yönünü belirlemekte söz sahibi olmalarıdır.
Acemoğlu, D. – Robinson, J. A. Ulusların Düşüşü. İstanbul: Doğan, 2022.
Eşlikçim, Dalwhinnie 15.
Yürekten katıldığım tespitler ve düşünceler…
🫶
Umarım, bu yazı 29 Mayıs sabahı daha çok şey ifade eder.