Peçeteye sarılı kavrulmuş/tuzlu/islenmiş bademlerini çıkardı çantasından. Yağı peçeteye geçmiş; böylece, etrafa yayılan kokudan tanıdım onları. Glenkinchie‘deki atıştırmalık tabağımızdan artakalan yiyemediklerimizdi onlar. Bu uzun uçuşta kırmızı şarabımın tam da ihtiyacı eşlikçilerdi. Keyfime katık oldular.
Lagavulin 16’nın damaktaki aromatik izlenimi lezzet hafızama o bademleri getirdi. Yağlı, tuzlu ve doyurucu bir viski oldukça. Zihin kartlarımın referans, denge ve zarafet sözcüklerini yaktı hemen. Altın oran bir viski. Tatlı, ekşi, kekremsi damağını bir taflana/karayemişe benzettim. Birkaç damla suyla birlikte kazandığı ikincil notaları da kayda değer. Ama yine de suya bulaştırmamakta fayda var. Şimdi hangi dizi/film hatırlamıyorum; viskiye anne sütü benzetmesi yapılmıştı. Lagavulin 16 da öyle besleyici, öyle kıymetli bence. İçtiğinde bir “Islay viskisi sever” çıkabilir insan; öyle gönülçelen o.
Uzunca zamandır Lagavulin 16’nın stok sorunu var/vardı Türkiye’de. Hoş, stok sorunu olmasa alım gücü sorunu var ya, neyse. Böyle olunca, Edinburgh Havalimanı’nda -ve üstelik indirimde- yakalayınca hemen aldım. Çünkü, diğer bütün Islay şişeleri, Lagavulin 16’ya göre pozisyon alır benim için. Bu yüzden, referansım her zaman başucumda olmalı.