Dimple Pinch

Dikkat! Bu yazı “Breaking Bad” dizisi hakkında “spoiler” içerir!

Kanser olduğunu öğrenince, ailesine bir gelecek bırakma kaygısıyla yola çıkar mazbut kimya öğretmeni Walter White. Eski öğrencisi, “sıradan” uyuşturucu imalatçısı ve satıcısı Jesse Pinkman’la “iyi” metamfetamin yapmak üzere kolları sıvar. Ailesinin kendisinden sonraki ihtiyacı olarak hesapladığı maddi mirası kazanmaktır başlangıçta hedefi. Ancak, potansiyelinin farkına varıp, bundan daha iyisini yapabileceğini anladığında, bu işi yaşam gayesi haline getirerek, bir “para imparatorluğu” kurmaya kadar ileri götürür işi. Ama zamanla, tonla parası olan çaresiz ve yalnız bir adama dönüşür. Kişisel hırsları ve bastırılmış duyguları, büyük/dahi Heisenberg kimliğinin, masum/cici Walter White kimliğini ele geçirmesine neden olur. Bu yeni kimlik hoşuna da gider aslında Walter’ın. İçten içe bu yeni kimlikle tanınmak ve yaşamak isteyecek kadar da gözünü karartır. Kötülüğe saplandıkça saplanır. Hala üzülürüm onun hazin sonuna.

Havuzlu minik bahçesinde evinin, Walter’la karşılıklı “Dimple Pinch” içerken, onu, içine düştüğü o yalnızlık buhranından zamanında çekip alabilmeyi, o egosantrik düşüncelerinden kurtarabilmeyi çok isterdim. Keşke, yaşadığı güç zehirlenmesine “antitoksin” olabilseydim mesela. Biliyorum, hem Dimple Pinch’i çok sever Walter. 1/7’de ve 5/1’de o ikonik üçgen şişeyi görürüz Walter’ın elinde çünkü. 5/15’te de adıyla sanıyla sek bir Dimple Pinch ister barmenden. Ölmeden önce ısmarladığı bu son duble viskisini bitirememesi ise içini “cız” ettirir insanın. Şimdi, onun anısına, bitiremediği o “son” viskisine ben devam ediyorum:

“Dimple 15” ya da Amerika’da bilindiği ve etiketlendiği şekliyle “Dimple Pinch”, kalbinde Glenkinchie ve Linkwood maltlarını da barındıran, yüzde 40 alkollü bir harman. Fakat, bir 15 yaş olgunluğu yok gibi. Genç ve/veya tahıl viskisi ağırlıklı bir profili var. Keskin alkol hemen yakalıyor burnu. Lowland’in en isli maltı Glenkinchie, varla yok arası burunda, belli belirsiz. Odun, kuru meyve ve çikolata notaları belirgin. Damaktaki tatlı aromalar turbalı tatlarla dengelenmiş. Uzun, sıcak ve baharatlı bitişi ise memnun edici.

Türkiye’de şu an satışı yok Dimple Pinch’in. Bu viskiyi benim için ta Amerikalardan getiren sevgili arkadaşım Mert İzgi’ye teşekkür ederim bu yüzden. Keşke, ülkemde her şeye ulaşmak bu denli zor olmasa. Böyle olunca, Türkiye’deki tek Dimple “temsilcisi” Dimple Golden Selection eşliğinde bir mini dikey tadım yaptım hemen. Golden Selection’a göre bir adım önde olduğunu söyleyebilirim Pinch’in. Yine de, olumlu önyargıma rağmen, beklentimi tam karşılayamadığını da eklemeliyim buraya. Zevkler tartışılmaz illaki; bu noktada Walter’ı anlamaya çalışıyorum sadece. Sanırım, o burbonsu lezzet tanıdık geldi kendisine 🙂

Dizide, Dimple Pinch dışında, Knob Creek ve Whistle Pig de içilir. Kim bilir, belki bir gün de Hank Schrader’ın barından bir Knob Creek içeriz. Hatta ve hatta, şimdilerde “mezcal” işine giren, dizinin başrol oyuncuları Bryan Cranston ve Aaron Paul’un “Dos Hombres”ini bile belki…

Eşlikçim, Los Cuates de Sinaloa – Negro y Azul: Ballad of Heisenberg

4 Comments

Bir yanıt yazın

*