Sherry Finish’in yanına bir Black Label alarak geçtim tadıma. Burnuma, damağıma yeniden hatırlattım onu. Doğrusu, bu iki ekspresyon arasında böylesi bir fark beklemiyordum. Öyle ki, bu “demlenme” hayli yaramış Black Label’a. Kırmızı orman meyveleri, kekik balı, dut pekmezi gibi çok belirgin, karakteristik kokular kazanmış viski böylece. Ama, “is” geri planda kalmış. Meyveyi alırken, isi “bonservissiz” bırakmış gibi bir transfer olmuş Sherry Finish için sanki. Son tahlilde, Sherry Finish bu işten kârlı çıkmış.
Damak için ise pişmiş her türlü meyve diyebilirim. Bu bir komposto, yeni kaynamış bir reçel veya bir sıcak şarap da olabilir. Etkili, oldukça güçlü bir damak yapısı bu. Ağzımda bir üzüm tanesi patlatmışım gibi bir hisse de sahip aynı zamanda; acımtırak çekirdeğe, kabuğun mayhoşluğu ve meyvenin tatlı özü karışmış gibi harman bir lezzet. Dolgun gövdeli, baharlı şaraplar gibi bir bitiş: Shiluh Manastır ya da Kayra Vintage Boğazkere’ler gibi baharatlı, kekremsi bir son.
Bana “Hybrid Community”nin hediye ettiği (sağ olsunlar) bu viskinin tanıtımındaki ifadelere de katılmamak elde değil: “Johnnie Walker Black Label Sherry Finish, premium viski severlerin favorisi klasik Black Label’ın Jeres bölgesine özgü fıçılarda bir süre daha bekletilerek lezzetlendirilmesi ile yaratılmıştır. Bu fıçılar seçkin viskilerin olgunlaştırıldığı ve nadir bulunan, içinde Sherry şarabı bekletilmiş özel fıçılardır. Bu sayede Black Label’ın lezzetine incir, erik, çikolata, kavrulmuş fındık ve nar pekmezi dahil olmuştur ve içiminin daha yumuşak, lezzetinin daha belirgin ve uzun kalışlı olması sağlanmıştır.”
Bu kadar şarap demişken, ünlü şarap uzmanı André Tchelistcheff’e (1901 – 1994) kulak vermenin tam zamanı aslında. Şunu söylemiş pek muhterem: “People spend too much time tasting wine; not enough time drinking it.” Öyleyse, tatmayı bırakalım şimdi ve bu güzel tadın keyfini çıkarmaya zaman ayıralım artık biraz da. Bu şişeye eli değenlere de her yudumda teşekkür edelim. Sláinte!