Rota
6 Mayıs 2023 Cumartesi, yerel saat 6:30. Otelimin kapısının açıldığı Queen Street’teki sabah manzarası George Eliot’ın tarif ettiği gibi tam da: “When I looked out in the morning it is as if I had waked in Utopia.” Ayaklarıma kadar inmiş sisin içinden o gotik mimari belli belirsiz seçiliyor.…
Lagavulin 8
Oduna, ateşe, kampa teşne bir viski Lagavulin her zaman. Yanıma bir Lagavulin 8 alıp gittiğim kampta, onun lezzet algısını kamptan mülhem şöyle tarif ettim: Denize kuş uçuşu uzak sayılmayacak mesafedeki ağaç evimin taraçasında, ıslanmış meşenin nispeten cılız ateşine karşı, dumanı üstünde yeni kaynamış ballı sütümü içerken, bir yandan…
Kamiki Sakura
Kamiki’nin şişe ve etiket tasarımcısı Sevgili Erhan Özden’e buradan selam olsun. Bana dördüncü bir Kamiki dileğinden bahsettiğinde, kadehimde Kamiki’lerin kiraz mahlaslı ekspresyonu Kamiki Sakura vardı. Ben de, bir sonraki muhtemel ekspresyonu kendisiyle birlikte yudumlayabilmeyi diledim o zaman. Kamiki Sakura’nın kokuları büyülü bir yolculuğun ilk basamakları gibi adeta. Aromatik…
Talisker Skye
Pencereyi açar açmaz içeriye dolan o alçak basınçlı havanın etkisinde burun. “Boğaz İstanbulu”nun, akşamdan kalma soğuk sonbahar sabahı kokusu bu. Çok aşinayım. Doğal taş kaplama dar sokağı denize açılan o mahalle kahvesinin tahta iskemlesinde burun dehlizlerime yansıyan tüm koku bu hem. Bol dumanlı sigaramın ve ona eşlik eden…
The Balvenie Madeira Cask
Kağıttan, bir gazeteden notalar var bu viskide. Kağıt üzerine sıkılmış, çiçeksi/meyvemsi üst notalarıyla mis, ince bir parfümü koklamak gibi adeta bu. Hatta, retro şişesinin içinden bir “kağıt mektup” çıkmışçasına da tesadüfi biraz. Kahveli süt köpüğüne benzeyen kadifemsi yapılı tatlı-ekşi tatlarından keyifli büyük yudumlar alarak okuyorum o şişeden çıkan…
Monkey Shoulder Smokey Monkey
Bir savaş sahnesi belirdi gözümün önünde. Savaş gibi kokulandırılmış bir viski kokluyorum sanki. “Batı cephesinde yeni bir şey yok” filminden kare kare geçen film şeridini takip ediyor burnum adeta. Yaralı eratın toplandığı karargâh avlusunda, her yandan yükselen gri dumanların sisi içinde, bir masadan diğerine koşan sağlıkçı efradın elindeki…
Kavalan Triple Sherry Cask
Kavalan’ın şişelerindeki 3 heceli marka vurgusunu anlamsız buluyorum. Alt alta hizalı sıralanan o 3 “A“ya gözüm takılıyor hep istemsiz. Yakın gelecekte logoda yapılacak bir değişiklik beni hiç şaşırtmayacak bu yüzden. Kötü tasarımın izleri etiket alanının bütününde kendini gösteriyor. Mesela, alttan 1/4’lük bölümde yer alan “marbling” lekeli/renkli anlatım: Söylediklerine…
3 Bushmills
Bushmills The Original: Ailenin en iddiasız/renksiz üyesi olarak görünse de karakteri beklenmedik şekilde dengeli, tok, zengin. Tahıl ağırlıklı hafif rayihalarına vanilya ve meşe ekleniyor hemen. Pet şişede zaman geçirmiş gibi plastik kokulara da sahip ama, bundan çok rahatsız olduğumu da söyleyemem. Ağızda yedikçe büyüyen bir kestane şekeri tadında,…
The Glenlivet 12
The Glenlivet 12’nin kapağını açar açmaz burnuma gelen kokuyu, Zülfü Livaneli o nefis romanında tarif etmiş sanki: “Köşkün cümle kapısının ardına kadar açılmasıyla birlikte içeriye taze bir yaz sabahının gönül ferahlatıcı çiçek kokuları doldu.” (Livaneli, Kaplanın Sırtında, s. 139). İçinde türlü zenginlikler, gizli güzellikler barındıran bir köşkten yapılmış…
Glenglassaugh Evolution
Kulağıma kötü aksetmiş vaktiyle “zaika”: Âl-i İmrân 185 ve Enbiyâ 35’te “Her canlı ölümü tadacaktır.*” mealiyle “tatsız” bir çağrışımı olsa da, tat alma, tatma, tat alma duygusu anlamlarına gelen güzel bir kelime o esasen. Çukurbağ Yarımadası’nda lezzetlerine vurulduğum bir restoranın adı da aynı zamanda “Zaika”. Tatilden aldığım tadı,…
Johnnie Walker Black Label Sherry Finish
Sherry Finish’in yanına bir Black Label alarak geçtim tadıma. Burnuma, damağıma yeniden hatırlattım onu. Doğrusu, bu iki ekspresyon arasında böylesi bir fark beklemiyordum. Öyle ki, bu “demlenme” hayli yaramış Black Label’a. Kırmızı orman meyveleri, kekik balı, dut pekmezi gibi çok belirgin, karakteristik kokular kazanmış viski böylece. Ama, “is”…
The Glenlivet Distiller’s Reserve
Besine erişimin bu denli meşakkatli olmadığı bir çocukluktu benimki: Tel örgüye yaslanmış yabani dikenli dağ böğürtlenlerinin yol kenarında ansızın karşıma çıktığı bir çocukluk. Paylaşmak toplum teamülüydü; dalından meyve yemek bir çocuk hakkıydı o zaman. Şimdi, Latince isimleriyle pek de soğuk/yabancı, “hayırsız” peyzaj bitkileri, kara bulut gibi örttü sanki…